17 Kasım 2012 Cumartesi

5. Gün, Murgul.

Dünden tahmin ettiğim üzere, bugün öğlene doğru ancak uyanabildik. İlk iş olarak Emine Abla'ya uğrayıp, yemek yedik. Sonrasında ise Murat'ın akrabalarının yaşadığı Murgul ilçesine doğru yola çıktık.

Murgul, bundan 20 sene önce Artvin'in en büyük ilçelerinden biriyken, bugün, 3200 nüfuslu, küçük bir köy kıvamında. Bakır işletmeleri varmış burada, halkın büyük kesimi de orada çalışırmış. Şehirden geçen nehir, gri akarmış hatta o devirlerde, fabrika atıklarını oraya boşalttığı için. Çalışanlar iyi maalarla çalışırmış duyduğumuz kadarıyla.

Daha sonra biraz siyasi/politik nedenlerle bakır rezervleri bitti bitiyor, fabrika kapanıyor vs derken, işletme kapatılmış, ve özelleştirilmiş. Bu şehre epey zarar vermiş anlaşılan. Yüksek maaşlı iş bitmiş, şehrin yaşayan havası kaybolmuş.

Öncesinde, Murat'ın bir teyzesine geldik, eşyalarımızı bıraktık, keza bu gece burada kalıcaz. Daha sonra çarşıya doğru yürüdük. Çarşı dediğime bakmayın, 100 metrelik bir cadde, sağda solda dükkanlar. Bu kadar. Çarşıda Murat'ın diğer bir teyzesiyle tanışıp, dayısına doğru yola çıktık.

Güzelce bir yokuş çıkıp, 15-20 dakikalık bir yürüyüşten sonra dayısına vardık. Yengesi bize güzel bir mıhlama yaptı (burada başka bir isim veriyorlar ama tam öğrenemedim, öğrenince yazıcam) biraz sohbet ettikten sonra tekrar çarşıya indik. Biraz çay içtik. Gürcistandan kaçak sigara geliyormuş bolca, herkes onları içiyor, onu öğrendik, ne ararsanız var. Bir karton Parliament 50 lira(bkz. Türkiye'de 80 lira)

Sonrasında tekrar Murat'ın teyzesine döndük. Silor denilen bir yemek yedik. Elazığ bölgesinde Sırın dedikleri yemekle aynı. Yufka boş şekilde sarılıyor, kesiliyor, tepsiye dik şekilde diziliyor, fırına verilip kızartılıyor. Sonrasında üzerine yoğurt dökülüyor, üzerine de mis gibi tereyağ eritilip dökülüyor. Çok lezzetli bir yemek, ve insanı gerçekten tok tutuyor.

Murat'ın eniştesiyle keyifli bir sohbetten sonra, demir elma denilen bir elma ve mandalina getiriyor Murat'ın teyzesi. Demir elma için, 6 ay bozulmaz deniyor. Gerçekten çok lezzetli. Keza mandalina da öyle. Ki ben meyve hiç sevmeyen/yemeyen biri olarak, bayıldım.

Daha sonra Murat'ın teyzesi bize mısır ekmeği yapıyor, onu yoğurt'un içine koyuyor, ve bizler de bayıla bayıla yiyoruz. Buraya geldiğimizden beri ilk defa zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Güzel sohbetler ve yemekler.

Komiktir, haberi İstanbul'dan duydum, ama başhekimimiz dayak yemiş. Hem de öyle böyle değil. Dün kendisi sabah ameliyattaydı, ve ben kapıda bekleyip imza almıştım ya, sonra öğlene doğru şehirde Ziraat Bankasında gördük. Murat'la pek tekin birine benzemiyor diye biraz dedikodu yaptık hatta. Meğer sonra, kendisi Rize'ye gitmiş.

Şimdilik içerden bilgimiz yok, ama çıkan haberlere göre, evli ve bir çocuğu olduğu halde, kendisinin Rize'de çalıştığı zamandan evli bir kadınla ilişkisi varmış. O kadının akrabalarından 3 kişi epey bir dövmüş kendisini. Kafatasında çatlağı varmış, ve kalıcı görme bozukluğu oluşma riskinden bahsediliyor. Rize'den Trabzon'a, oradan da İstanbul'a sevketmişler kendini. Yarın ilk iş gidip işin aslını astarını öğrenicez İstanbul'da, sizlere de anlatırım akşama.

Birazdan duş alıp sonra yatıcaz, sabah 8'deki minibüsle de Borçka'ya geri dönücez.

Sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder